Ana içeriğe atla

Küresel İklim Değişimi Tarımsal Gıda Üretimini ve İnsan Beslenmesini Nasıl Etkiliyor?

Levent Öztürk


Küresel İklim Değişimi Tarımsal Gıda Üretimini ve İnsan Beslenmesini Nasıl Etkiliyor?

Levent Öztürk
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi

Sürekli artan nüfusu beslemek insanlığın önündeki en önemli sorunlarından biri... Dünya genelinde 9 kişiden biri aç, yani günlük kalori ihtiyacını sağlayacak kadar yiyecek bulamıyor. Bulanların bir bölümü ise aslında karnını doyuruyor ama bir taraftan hala aç, çünkü yediği gıdalar (beyaz un, şeker, yağ gibi) kaloriden fazlasını vermiyor. 

Bir tarafta gerçekten yiyecek bulamadığı için aç olanlar, diğer tarafta ise karnını doyuran ama protein, mineral ve vitaminlerce zengin gıdalara erişemeyen “gizli açlarımız” var. Hatta gizli açlık daha yaygın ve çözümü de daha zor, çünkü gizli açlığın sonu obeziteye kadar gidiyor.
Şimdi birileri diyebilir ki “Aslında dünyada herkese yetecek kadar gıda var, biz paylaşmasını bilmiyoruz”. Evet, doğru! Gezegenimiz şu anda 8.2 milyar insana yetecek kadar tarımsal gıda üretebiliyor. Ama sorun şu ki artan nüfusa ve değişen iklim koşullarına karşın bu durum ne kadar sürdürülebilir? Bu enteresan soruyu yanıtlamak için yıllardır sayısız hesap, modelleme ve simülasyon çalışması yapılmış. Elde edilen sonuçlar birbirinden oldukça farklı. Dünyanın “sürdürülebilir” olarak taşıyabileceği insan nüfusunu 4 milyar olarak hesaplayan da var, 16 milyar hesaplayan da… Hangi araştırma sonucunun daha doğru olduğu tartışmasına girmeden gelin bunların bir ortalamasını alalım: sonuç 10 milyar. Yani gezegenimiz yaklaşık olarak ancak 10 milyar insanı “sürdürülebilir” olarak taşıyabilir diyebiliriz. Peki bu 10 milyarlık “taşıma kapasitesine” ne zaman ulaşacağız? Bunun yanıtı daha kolay: Birleşmiş Milletler verilerine göre 2050’de 9.8 milyar, 2100’de ise 11.2 milyarız!

Aslında küresel açlık ile başa çıkma konusunda son 50 yılda çok önemli yol alındı ve hep iyiye doğru bir gidiş oldu. 1970-1974 yıllarında küresel “yetersiz beslenme yaygınlığı” %35 civarındaydı. Başka bir deyiş ile dünyada 100 kişiden 35’i günlük minimum enerji ihtiyacını karşılayacak kadar gıda bulamıyordu. Yetersiz beslenme sorunu yılar içerisinde ciddi oranda azaldı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2017 yılında %7.1’e kadar rekor seviyede geriledi. Ancak ne oldu ise bundan sonra oldu. Son 50 yıldır iyice azalan ve artık biter diye tahmin ettiğimiz yetersiz beslenme yaygınlığı, insanlık tarihinde ilk kez artışa geçti! FAO, 2023 rakamını %9.1 olarak açıkladı. Yıllardır hep iyiye giderken ne oldu da yine hortladı bu küresel açlık?

Küresel açlığın son birkaç yıl içerisinde artışa geçmesi, küresel iklim değişiminin etkilerine bağlanıyor. Ülkesel veriler incelendiğinde özellikle son yıllarda yaşanan iklim ekstremlerinin (aşırı ve düzensiz yağışlar, sıcaklık ekstremleri, kuraklıklar) tarımsal üretim sistemlerini olumsuz etkilediği görülebilir. Bu da “gıda güvenliğini”, nüfusun yeterli ve kaliteli gıdaya erişimini olumsuz yönde etkiliyor. Bilim insanları onlarca yıldır hangi bölgede, hangi bitki çeşidi, hangi yöntemler ile daha çok ürün verir diye araştırıp durdu. Zaten son 50 yıldır açlığın önü bu şekilde alınmıştı. Şimdilerde bilim insanlarını bekleyen daha karmaşık bir sorun var: değişen iklime karşın dünya nüfusunu nasıl sürdürülebilir şekilde besleyeceğiz?

Önceki yıllarda çiftçiler bilim insanlarından şöyle şeyler talep ederdi “Bana kuraklığa dayanıklı bir çeşit geliştirebilir misin?” veya “Şu hastalığa dayanıklı bir çeşit var mı?”. Bilim insanları da 50 yıldır çiftçilerin bu isteklerini tek tek gerçekleştirmek için uğraşıp durdu. Doğrusu çok da başarılı olundu ve artan nüfusa karşın küresel açlık azaldı. Ancak şimdilerde çiftçiler şöyle şeyler talep etmeye başladı “Buralar eskisi gibi değil. Daha önce görmediğimiz hastalık ve zararlılarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Mevsim içinde beklediğimiz yağmurlar birdenbire yağıyor, ekinlerimiz devriliyor. Tohumlarımız bazen kuraklıktan çimlenmiyor, bazen de hasat zamanı olmadık bir yağmur geliyor, tohum başaktayken çimleniyor, aman bi çare…”. Küresel iklim değişimi tarımsal üretim sistemlerimizi ve insan beslenmesini daha önce hiç görmediğimiz boyutlarda etkiliyor. Artık işler daha karmaşık. Önceki yıllarda bir veya iki soruna yanıt ararken, şimdilerde aynı anda ortaya çıkabilecek çok sayıda sorunla başa çıkmak gerekiyor. Dahası bu sorunlar durduğu yerde de durmuyor, çiftçinin beklediği yağmurlar gibi, düzensiz, değişken, ekstrem…

Son yıllarda gözlenen küresel iklim değişimi olaylarının insan kaynaklı olduğu aşikâr. En büyük suçlu da belli, fosil yakıt tüketimindeki inanılmaz artış! Öyle ki, dünyanın “taşıma kapasitesini” kendi ellerimizle azaltıyoruz. Küresel iklim değişiyor ve bunun hemen durdurulabilmesi mümkün değil. O zaman yapacak tek iş kalıyor, o da hazırlıklı olmak! Çünkü hazırlıklı olmak, bizi nereye götüreceği belli olmayan değişikliklere kapılmaktan iyidir. Tarım ve gıda üretim sistemlerimizi sadece küresel iklim değişikliğine değil, aynı zamanda küresel ekonomik ve politik değişimlere de dayanıklı hale getirmenin yollarını bulmamız şart. Bunun için de gözümüzü kırpmadan küresel değişimlere bağlı riskleri izlememiz, analiz etmemiz, erken uyarı ve yanıt sistemleri geliştirmemiz gerekiyor.